Yds’de en çok çıkan sözcükler
- abandon = (birini) terk etmek (= leave)
- abrogate: yürürlükten kaldırmak, son vermek(bir kanuna veya anlaşmaya son vermek)
- abbreviate = (1) kısaltmak, özetlemek (2) (matematikte) sadeleştirmek
- abruptly: aniden, ani ve nezaketsiz biçimde
- abolish = (toplumdaki tabuları) yıkmak, sona erdirmek (= do away with)
- absolute: tam, mutlak, tamamen, kesin
- absorb = içine çekmek, emmek
- abstract: soyut
- abstain from = (alkol, ilaç vb) — den sakınmak/ uzak durmak (=avoid from)
- abundant: bol, çok
- accomplish: başarma, tamamlama
- accelerate = hızlandırmak, ivme kazandırmak
- accept = kabul etmek, razı olmak
- accord: uzlaşma
- accordingly: buna göre
- access = erişmek, ulaşmak
- accommodate = (misafir, konuk vb) ağırlamak (= put up)
- accountant: muhasebeci
- accused: sanık
- accurate: kesin, doğru, yanlışsız
- accessible to = ulaşılabilir, erişilebilir
- accompany = (1) eşlik etmek, arkadaşlık etmek (= escort) (2) beraber bulunmak ya da bir arada gözükmek
- accumulate = (1) birikmek, çoğaltmak (2) biriktirmek, yığmak
- accustomed: alışkın, alışılmış, her zamanki
- acknowledgement: onaylamak, kabul etmek, tasdik etmek
- acute: keskin (düşünce), şiddetli, dar açı, çok çabuk ve tehlikeli bir biçime gelen hastalık
- accuracy = doğruluk, kesinlik
- accurate = doğru, hatasız, eksiksiz bir şekilde (= precise, correct)
- acquainted with = aşina olmak, haberdar olmak (= familiar with)
- acquire = (dil, miras, huy vb) edinmek, kazanmak (= obtain, attain)
- addicted: bağımlı, tiryaki
- adequate: yeterli, uygun, elverişli
- additional: ilave, ek
- activity = faaliyet, aktivite *** activist = bir fikrin aktif destekçisi (=supporter)
- admirable: takdire değer
- administrate: yönetmek, idare etmek
- advanced: ilerlemiş, ileri
- affable agreeable: rahat, dostça, anlaşılabilir
- addiction to = bağımlılık, tiryakilik
- addition = ilave, ek
- agreeable: razı, hoş, iyi
- affectionate: müşfik. Sevecen
- aid: yardım
- adjust = (1) uyarlamak (= adapt) (2) alışmak (= get used to)
- adjustment = düzeltme, intibak, uyma
- admire = hayran olmak
- admit = kabullenmek, itiraf etmek
- adverse = zıt, kötü
- aisle: sıralar arası, yol, geçenek
- affect = etkilemek (= influence)
- alien (to) = yabancı
- alteration = değişiklik
- alliance: ittifak
- amazing = şaşırtıcı, hayran bırakıcı (= astonishing)
- amend = değişiklik yapmak (kanunda düzenleme yapmak anlamındaki gibi)
- ally: müttefik, dost
- alter Change
- Annual: yıllık. Yıldönümü
- Anticipate: tahmin etmek. ve ona göre davranmak
- alteration = değişiklik
- Ample: gerektiğinden çok. Bol
- Apparel Clothing: kılık kıyafet
- amusing = eğlenceli, zevkli
- announce = anons etmek, ilan etmek (= give out, declare)
- Ambiguous müphem. birden fazla anlama gelebilen
- Amend düzeltme. Değiştirme
- anticipate = ummak, beklemek
- Appetite Desire for food. iştah. Arzu
- Argue tartışma. münakaşa. iddia etme
- Argument tartışma; sav. İddia
- appointment = (1) atama, tayin (2) randevu (= rendezvous)
- appreciate = (1) takdir etmek, değerini bilmek (2) anlamak, farkına varmak
- Artisan: zanaatçı. Esnaf
- Ashamed: utanmak
- appropriately = uygun olarak (= suitably)
- approve of = onaylamak, uygun bulmak, tasvip etmek
- Appreciate takdir etmek
- Approval tasvip. onay; resmi izin
- Apprehension Fear; korku. endişe; anlayış. Kavrayış
- Approach yaklaşım. tarz
- arrange = düzenlemek, ayarlamak (toplantı, randevu vb)
- Article makale; tanımlık; madde-fıkra; eşya-parça
- At once: derhal; aynı anda
- Attack: saldırmak
- Attract: cezbetmek. Çekmek
- Available: elde edilebilir. müsait
- Artefact = insan eliyle yapılmış (sanat)
- ascend = yukarı çıkmak, yükselmek, tırmanmak (= go up / climb up)
- assemble = (1) bir araya getirmek, toplamak (= gather) (2) monte etmek (= put up)
- assess = değerlendirmek (= evaluate)
- Astonished hayret etmek. şaşkın olmak. Şaşırmak
- Attainment Achievement. başarı. elde etmek. marifet
- ask for = ricada bulunmak, bir şey istemek
- aspire = şiddetle arzu etmek, çok istemek
- Asset servet; değerli nitelik
- Attempt teşebbüs etmek, denemek
- assume = (1) elinde delil olmadan bir şeyin doğru olduğunu düşünmek veya kabul etmek, farz etmek (= conclude) (2) (sorumluluk/vebal vb) üstlenmek, üzerine almak (= take on)
- Assassinate suikast yapmak
- Asset Advantage kıymetli şey. Beceri. Erdem
100.Assist somebody in something = birine bir konuda yardım etmek
101.Base: temel. esas; askeri üs
- backward = geri kalmış, geriye doğru
- badly in need of = bir şeye/birine çok muhtaç olmak
- Beneficial faydalı
- Blossom çiçek açmak. canlanmak. Gelişmek
- Blunder gaf. gaf yapmak
- belongings = birinin kişisel eşyaları (= possessions)
- beloved = sevgili, hazret
- Broadly speaking = Genel konuşmak gerekirse (= generally, mostly)
- broil = ızgara yapmak, kavurmak
- Budget bütçe
- Bump vurma. toslama; şiş. Tümsek
- Bloom çiçek açmak
- Border sınır
- believe = inanmak
- bizarre = tuhaf, acayip (= strange, weird)
117.Captivate: büyüleme. esir etme, cezbetmek
- calculator = hesap makinesi
- Cautious ihtiyatlı. Tedbirli
- Charity sadaka; hayırseverlik. hayır kurumu
- calm = sakin
- Clarify açıklamak. açıklık getirmek
- Coast kıyı
- Coincidence tesadüf
- captivating = büyüleyici (= enchanting, fascinating)
- captive = tutsak, esir
- Clog tıkamak. tıkanmak; takunya
- Collar yaka; tasma
- cancel = iptal etmek (= call off)
- capture = yakalamak, ele geçirmek, tutsak etmek (= apprehend)
- careless = dikkatsiz
- Conceal gizlemek. saklamak. Örtmek
- Clear temizlemek. aklamak. izin vermek
- Clerk memur. tezgahtar. Sekreter
- Confidence güven. İtimat
- Confidence kendine güven
- cite = örneklemek, adından bahsetmek, değinmek (= refer to, mention)
- continent = kıta
- counterpart = karşılığı, dengi (“Sultan” kelimesinin counterpart’ı “Kral” dır)
- cross out = üstünü çizmek, silmek (= delete)
- customary = geleneksel (= traditional
- Dabble su serpme; amatörce uğraşma
- Deadline: son teslim tarihi
- Deceive = kandırmak, kafaya almak (= take in)
- decipher = şifresini çözmek
- Deficient eksiz yetersiz. Noksan
- Delicate nazik. hassas. Narin
- Denial inkar. yok sayma
- Deny inkar etme
- Depict göstermek. dile getirmek
- dedicate = kendini adamak (= devote to, commit oneself to)
- dedicate to = kendini adamak (= devote to)
- deduce = sonuç çıkarmak (= conclude, assume)
- Delight sevinç. zevk. Haz
- Deplore teessüf etmek. Üzülmek
- Dept borç
- Discretion basiret. sağduyu. tedbir. İhtiyat
- Disgraced Ashamed gözden düşmüş; itibarsız; yüz karası
- Disgust iğrenme. tiksinme. midesini bulandırma
- deduction = tümevarım, sonuç (= conclusion)
- deepen = derinleştirmek, derinleşmek
- defeat = yenmek, bozguna uğratmak (= beat)
- Disintegrate parçalamak. Bölünmek
- Disposition eğilim. mizaç. düzen. Tertip
- delightful = zevkli, hoş
- deliver = (1) siparişi teslim dağıtmak/teslim etmek (= distribute) (2)doğurmak vermek (3) deliver speech = konuşma yapmak
- demand = (1) talep, istek (2) talep etmek, istemek ***in demand = revaçta
- demobilize = askerden terhis etmek
- Dispute tartışma
- Dissolve çözmek. dağıtmak. yok olmak
- degeneration = yozlaşma, aslını kaybetme
- delay = geciktirmek
- demolish = yıkmak, parçalamak (= do away with)
- descend = inmek, azalmak
- desert = çöl
- deserve = hak etmek
- detection = teşhis etmek, belirlemek
- deter (someone) from = caydırmak, engel olmak (= discourage)
- deteriorate = kötüleşmek, kötüye gitmek (= aggravate, worsen)
- Doubt şüphe. Kuşku
- Drift sürüklenmek
- Drowsy Sleepy uykulu. uyku veren
- Duplicate Copy kopyasını yapmak
- emphasize = vurgulamak
- employ = (1) işe almak (2) (metot, yöntem vb) uygulamak
- endure = dayanmak
- evolve = (1) geliş(tir)mek (= develop) (2) (Biyolojide) evrim geçirmek
- evolve = değişmek, evrim geçirmek
- exhibit = sergilemek
- exist = var olmak, mevcut hale gelmek
- existence = var oluş, mevcut olma
- Efficient verimli. Randımanlı
- Elevation kaldırma. yükseltme; terfi
- Embark (on) gemiye binmek; başlamak
- Encouraging teşvik edici. Cesaretlendirici
- Enlighten aydınlatmak
- Enthusiastically şevkle. Hararetle
- faint = (1) bayılmak (= pass out) (2) solgun (ses, renk vb)
- fairly = oldukça (= quite, rather)
- falsify = (1) hesaplar üzerinde oynamak (2) sahtekarlık yapmak (= fake)
- familiar (with) = aşina, tanıdık
- famish = aç kalmak, açlıktan ölmek (= starve)
- fertilize = (toprağı vb) verimli hale getirmek, verimli kılmak
- fetch = gidip getirmek
- fiancé = (erkek) nişanlı
- fiancée = (kız) nişanlı
- filthy = (1) pis, kirli (2) dayanıksız, sağlam olmayan
- finance = finanse etmek, paraca desteklemek
- firework = havai fişek
- Expand genişle(t)mek. Büyümek
- Expedition yolculuk; sefer
- Explicit Definite açık. Sarih
- Exposure ifşa; korunmasızlık; poz
- Extensive büyük. derin. Kapsamlı
- Extremely; oldukça fazla
- fleece = koyun postu (yünlü) *** hide = yünsüz post
- flight = (1) uçuş (2) uçak (= airplane = aeroplane)
- flow = (nehir vb için) akmak *** overflow = taşmak
- fluctuate = dalgalanmak, istikrarlı gitmemek, bir artmak bir azalmak
- fluctuate = dalgalanmak
- Feeble Weak zayıf. Kuvvetsiz
- Fever ateş. hararet; humma
- Firing. Ateşleme; pişirme; işten atma
- Flip fiske atmak; keçileri kaçırmak; hayran olmak; küstah
- forthcoming = yakınlaşmakta olan, gelmekte olan ( Christmas vb.)
- fortify = takviye etmek, sağlamlaştırmak, kuvvetlendirmek (= strengthen, enrich)
- freed = serbest kalmış, özgür (= at liberty, at large)
- fussy = aşırı titiz (= fastidious, meticulous, diligent)
- Gain kazanmak. elde etmek
- Gash Deep cut derin yara
- Germinate Grow çimlenmek. Çimlendirmek
- Gift hediye; yetenek
- Giggle kıkırdamak
- generate = (1) (ısı, elektrik vb) üretmek (2) (tartışma vb) ortaya atmak
- genre (= canr) = tür, çeşit, nevi (= type, sort)
- get rid of = başından atmak, defetmek
- Gist Main idea ana fikir
- Gleeful neşe dolu
- Globe küre
- Grumbles Complains şikayet. Yakınma
- give up = vazgeçmek, bırakmak (= abandon, abort)
- grasp = (1) (bir nesneyi) kavramak (2) (bir konuyu) kavramak, anlamak
- groom = damat
- growl = köpek ve benzeri hayvanların çıkardığı hırlama sesi
- guide = rehber, rehberlik etmek
- Halt mola. Durma
- Harsh sert. kaba. Haşin
- Heat ısı. Isıtmak
- Herd sürü; ayak takımı
- Hesitate tereddüt etmek.
- highly = oldukça, epey (= extremely)
- hinder = (1) engel, mani (2) engel olmak, mani olmak
- hire = (1) kiralamak (2) işe almak (= employ)
- hopefully = inşallah (= with any luck)
- horrible = korkunç
- huge = iri, büyük (= enormous, immense)
- humiliate = aşağılamak, rezil etmek, utandırmak (= embarrass)
- hunter = avcı
- Impartial yansız
- Imprecise kesin olmayan. dikkatsiz. Özensiz
- Impression izlenim. Etki
- Improve ilerletme. Geliştirme
- Incline eğilme. aşağı eğilme
- Incredible inanılmaz
- Indifferent kayıtsız. Umarsız
- Indispensable vazgeçilmez. Zorunlu
- hurricane (hörikeyn) = kasırga
- iceberg = buz dağı (= glacier)
- identify = teşhis etmek, kimliğini belirlemek, sınıflandırmak
- ignore = görmezden kalmak, kale almamak (= take no notice)
- illusion = hayal, hülya, kuruntu
- illustrate = örneklemek
- imagine = hayal etmek
- imitate = taklit etmek
- immediate = (1) derhal, acele, çabuk (2) (akraba için) en yakın
- impact = çarpmak
- imply = ima etmek
- improve = geliştirmek
- incessant = aralıksız, sürekli
- incorporate into = dahil etmek (= include, integrate)
- inevitable = kaçınılmaz (= inescapable)
- inhibit = gözdağı vermek
- Investment yatırım. sağlanan gelir
- Irrelevant konu dışı. İlgisiz.
- Irresponsible sorumsuz
285.Issue konu; yayım-baskı
- jeopardize (ciopidayz) = tehlikeye atmak (= endanger, imperil)
- Landscape manzara
- Lane dar yol; şerit
- Law hukuk. Kanun
- Leading önde olan. kılavuzluk eden
- Locate bulunma. bir yerde yerleşmiş olma
- Lofty High yüce. yüksek. Azametli
- Lonely yalnız. kimsesiz. Tenha
- Look up to Respect hayran olmak. örnek almak
- Luck şans. talih. Uğur
- join = katılmak, iştirak etmek
297.kennel = köpek kulübesi
- keyhole = anahtar deliği
- kidnapper = adam/çocuk kaçıran (= abductor)
- knowledge = bilgi
- Majority çoğunluk
- Management idare. Yönetim
- Manufacture imal etmek
- Means yol. yöntem. Araç
- Memorize ezberlemek
- Mend Repair tamir etmek
- Mild ılımlı. hafif. Ilıman
- Misty sisli. Bulanık
- label = etiketlemek
- lamb = (1) kuzu (2) kuzu eti
- lawyer = avukat (= solicitor)
- legend = efsane (= myth)
- lessen = azaltmak (= diminish)
- listless = yorgun, bitkin (= exhausted)
- literacy = okuryazarlık
- lovely = sevecen, sevimli
- manage = (1) başarmak, üstesinden gelmek (2) yönetmek, idare etmek
- manner = davranış, tutum (= attitude)
- manufacture = fabrikada üretmek
- masterpiece = şaheser, başyapıt
- meet = (1) (ihtiyaç, talep vb) karşılamak (2) tanışmak (3) (bir yolcuyu)karşılamak
- Negligible ihmal edilebilir
- Nod onaylamak. başını sallamak
- Novelist romancı
- notice = (1) ilan (2) fark etmek
- obese = şişman, obez
- observe = gözlemlemek
- occasion = (1) özel olay, önemli gün (2) durum, hal
- occur= meydana gelmek
- Oddly enough! = Ne tuhaftır ki …!
- offer = (1) teklif, teklif etmek (2) (imkan, fırsat vb) sağlamak, sunmak
- outing = gezi, gezinti
- Pace Speed adım. Hız
- Pain acı. sızı. Ağrı
- Partner ortak
- Percent yüzde
- Pick up toplama. Devşirme
- Plentiful bol; bereketli
- Poetic şiirsel
- permission = izin, müsaade
- pioneer = öncü, yol açan, öncülük eden (= forerunner)
- practically = 1-hemen hemen 2-uygun olarak, pratik olarak
- Quarter çeyrek; bölge. semt; askeri kışla
- Quartet dörtlü
- Raise yukarı kaldırmak; artırmak; çocuk yetiştirmek
- Readily isteyerek. Gönülden
- Reckless aldırışsız. Kayıtsız
- Refrain from kendini tutma. Sakınma
- Region bölge
- Rejection: ret
- sacrifice = adamak, kurban adamak
- salute = selamlamak (= greet)
- satisfaction = tatmin, memnuniyet
- scarce = seyrek, az
- sculpture = heykel ***sculptor = heykeltırtaş
- seasonal = mevsimine uygun
- shorten = kısaltmak
- show off = hava atmak
- silent = sessiz, sakin
- take off = (1) havalanmak (2) taklit etmek
- take on = (sorumluluk vb) üstlenmek
- tasty = lezzetli
- throughout = boyunca
- throw = atmak, fırlatmak
- throw out = (çöp vb) dışarı atmak
- thunderstorm = yıldırımlı fırtına
- traditional = geleneksel
- transmit =(1) göndermek, iletmek (mesaj vb) (2) (hastalık vb) bulaştırmak
- trash = çöp (= garbage)
- turn in = (1) (yetkili kişiye) teslim etmek (2) uyumaya gitmek
- Tempt ayartmak. yoldan çıkartmaya çalışmak
- Testimony tanıklık. İfade
- Thorough tam. dikkatli eksiz
- Trace Indication iz. eser ; kopyasını çıkarmak. ipuçlarından olayı çözmek
- Trail sürüklemek. gezdirmek; izlemek
- Tramped Walked heavily kuvvetli adımla yürümek
- Tiny küçük. Ufacık
- Top üst. Zirve
- Torn yırtık
- Tranquil serene sakin. Huzurlu
- Thoughtful düşünceli
- Tower kule
- Transaction iş görme
- Treachery ihanet
- Thrifty tutumlu. İdareli
- Throng Crowd kalabalık; kalabalık olarak gitmek
- Triumph zafer. Başarı
- Trivial abes; bayağı; cüzi
- Trust güvenmek
- Trust güvenmek. İnanmak
- Tunnel Underground passageway
- Tilted Crooked yatırmak. eğmek, ; meyil
- Treatment muamele. davranış; tedavi
- Treatment muamele, davranış; tedavi
- Trial deneme; duruşma
- Triumph zafer. Başarı
397.Underground metro; yer altı
- Union birlik; sendika
- undertake = üstlenmek (= take on)
- unfortunate = talihsiz, şansız (= unlucky)
- unlimited = sınırsız (= unrestricted)
- unreliable = güvenilmez
- Vacant boş. açık; dalgın
- Vague müphem. belirsiz. Şüpheli
- Varied değişik. çeşitli; değişken
- Vast çok geniş. engin. pek çok
- Versatile çok yönlü; elinden birden fazla iş gelen
- Vexed Annoyed, bir şeye canı sıkılmak
- Victim kurban
- vacation = tatil
- valley = vadi
- vanish = 1- ortadan kaybolmak 2-yok olmak
- variety = değişiklik, çeşitlilik
- vast = büyük, engin, muazzam (= immense, tremendous, huge)
- vet = veteriner
- vigorously = gayretle (= diligently)
- violate (vayoleyt) = (kural, kanun, hak vb) ihlal etmek, çiğnemek (= abuse)
- violent = şiddetli, şiddet içerikli
- wear = takınmak( gözlük, kolye, kıyafet),giymek
- weep = ağlamak, sızlamak (= cry, sob)
- whirl = (1) hızla dönmek (2) girdap
- wholly = tamamen, tümüyle, bütünüyle (= entirely)
- widely = geniş çapta, oldukça
- widow = kadın dul ***widower = erkek dul
- virtually = hemen hemen, neredeyse (= practically, nearly, almost)
- vocation = meslek
- volunteer = gönüllü, ücret almadan yardım eden
- vote for/against = (1) oy (2) oy vermek
- voyage = deniz yolculuğu
- Vacant boş. açık; dalgın
- Vague müphem. belirsiz. Şüpheli
- Vanity Pride, kibir. kendini beğenmiş; abes şey. Beyhudelik
- Varied değişik. çeşitli; değişken
- Vast çok geniş. engin. pek çok
- Versatile çok yönlü; elinden birden fazla iş gelen
- Vexed Annoyed, bir şeye canı sıkılmak
- Victim kurban
- Victory Triumph. Zafer
- Violent sert. şiddetli. Zorlu
- Vital hayati önemde
- Voluntarily gönüllü olarak
- Vote oy vermek
- Vulnerable Susceptible saldırı veya tenkide açık / maruz olan
- Vinegar: Sirke
- Violin: Keman
- Vital: Çok Önemli
- Volcano: Volkan,Yanardağ
- Volleyball: Voleybol
- Voluntary: Gönüllü
451.Vomit: Kusmak
- Vowel: Sesli Harf (A,E,İ)
- Vulnerable: Zayıf, Korumasız
- Vulture: 1)Akbaba 2)Haris Kimse.
- wantonly = (1) durduk yere, sebepsiz yere (2) ahlaksızca, şehvetle
- withdraw from = (1) (savaştan,seçimlerden vb) geri çekilmek (= pull out of) (2) (bankadan, hesaptan vb) para çekmek
- withdrawn = içine kapanık (= reserved, inhibited)
- witness = (1) şahit olmak (2) tanık, şahit, görgü tanığı
- worthless = değersiz (= valueless)
- Wasteful: Savurgan. Müsrif
- Weakness zayıflık; zaaf
- Wealthy: Zengin; varlıklı
- Wealthy: Zengin. Varlıklı
- Wheel: Tekerlek
- Whip: Kamçı; kamçılamak
- Wise: Akıllı. Akıllıca. Mantıklı
- Withdraw: Çekmek, çekilmek. Ayrılmak
- Wither Dry up: Solmak, soldurmak. Sindirmek
- Witness: Şahit
- Wrinkle: Buruşmak, kırışmak
- Wager: İddiaya Girmek
- Wagon: Yük Vagonu, At Arabası
- Waist: Bel
- Waistcoat: Yelek
- Wallet: Cüzdan
- Walnut: Ceviz
- Warder: 1) Bekçi, Muhafız 2) Gardiyan
- Wardrobe: Gardrop, Büyük Dolap
- Ware: Eşya (Kitchen Ware Vb.)
- Warehouse: Depo
- Warrant: Garanti
- Wasp: Arı (Bal Arısı Değil)
- Water Proof: Su Geçirmeyen
- Water-Colours: Sulu Boya
- Whale: Balina
- What If: Ne Olurdu…
488.What’s Its (His/Her) Name: (Birisinin Adını Unutma)
- What’s More: Bunun Yanısıra, Üstelik
- Wheel: Tekerlek, Çark, Tekerlekli Bir Şeyi Elle İtmek
- Whim: Kapris
- Whisper: Fısıldamak, Fısıldaşmak
- Wind Screen: Araba Ön Camı
- Windpipe: Nefes Borusu
- Wing: Kanat (Kuş, Uçak)
- Wisdom: Akıl
- Worship: 1)Tapmak, Tapınmak, İbadet 2)Hayranlık, Saygı
- Wrist: Bilek
- Zoom: Yaklaştırmak
- Zip: Fermuar
İngilizce seviyenizi ücretsiz ölçmek İçin Tıklayınız.