İngilizcede sıklıkla karşımıza çıkan phrasal verb’leri öğrenmek, akılda tutmak, metinlerimizde ya da cümle içinde kullanmak bazen zor olabilir. Bunun nedeni bir fiil ile iki ya da daha fazla kelimeden oluşan phrasal verb’lerin anlamlarının, bu bileşik yapıda değişmesi ve farklı his, durum ya da eylemleri ifade etmesidir. İngilizce öğrenmek tüm bu detayların ortak toplamıdır ki bu da gramerin yanı sıra bol, bol reading ve İngilizce pratik konuşma yapmamızı da beraberinde getirir. Böylece sadece kelime dağarcığımız artmaz, pratik konuşma becerilerimiz de gelişir. Phrasal verb’ler başta olmak üzere bu tür İngilizce gramer çalışmalarının üzerine yoğunlaşmak için hobi ya da ilgi alanlarınıza yönelebilirsiniz. Sinema, polisiye romanlar, TV dizileri, spor makaleleri ya da yemek tarifleri! Bunlar gibi İngilizce okumalar günlük çalışma periyodunuzda size İngilizce pratik konuşma için oldukça büyük bir katkı sağlayacaktır.
Biz de bu makalemizde yiyecek ve yemeklerle ilgili bazı phrasal verb’lerin üzerinde duracağız. Az önce de belirttiğimiz gibi phrasal verb’ler; bir fiil ile iki ya da daha fazla kelimeden oluşur. Bir formül vermek gerekirse eğer şöyle söyleyebiliriz: a verb + a preposition ya da adverb, ya da ikisi birden.
Phrasal verb’leri öğrenmenin en iyi yolu günlük hayatta nasıl kullanıldıklarını anlamaktır. Aşağıdaki diyaloglarda yiyecekler ve yemeklerle ilgili 7 farklı phrasal verb işleyeceğiz. Önce aşağıdaki diyalogları dikkatlice okuyun ve phrasal verb’lerin anlamlarını tahmin etmeye çalışın:
Maria: Hi, Lauren!
Joe: Hey, Jamie, good to see you. How’s it going?
Maria: It’s going… okay. I’m on my second week of the 30-Day Good Food Diet. And… it’s been hard! I’ve cut out sugar, grains and processed foods. Now, I snack on things like fruit or… nuts in between meals.
Joe: I’ve been hearing a lot about that diet! But, it would be impossible for me to give up chocolate for 30 days. Impossible.
Maria: Well, my weakness is noodles. I’ve been dreaming of the ramen from Noodle House. But, this month, I can’t eat out much.
Joe: Noodle House! We used to live on ramen noodles back in our college days! Remember?
Maria: Yes! Well, anyway, the good news is that my favorite dress fits again. But, honestly, I’m looking forward to day 31!
Joe: Me too! Let’s pig out to celebrate!
Maria: Uh… that would defeat the purpose. I think those pig out days are over for me. But I remember when we used to wolf down huge pizzas in our dorm.
Lauren: Oh, come on, Jamie. Live a little!
Did you find all seven food-related phrasal verbs?
Fakat şurası çok önemli bir detay ki, phrasal verb’ler özlerindeki anlamı içeren pek çok farklı anlama da sahiptir. Bu nedenle kullanıldıkları cümlenin içeriği, phrasal verb’ün anlamını açısından belirleyici olacaktır. Aşağıdaki phrasal verb’leri incelerken bu önemli detayı atlamamak da fayda var.
Cut out (something) – Cut (something) out
Cut out: Stop etmek, bırakmak
Yukarıdaki örnek açısından baktığımızda bir yemeği kesmek, tamamen yemek yemeyi bırakmak şeklinde düşünebiliriz.
Maria, 30 günlük diyet boyunca sağlıksız olduğunu düşündüğü bütün yemekleri yemeği kesiyor ya da bırakıyor.
Cut out, ayrılabilir phrasal fiilidir. Bu, nesnenin fiilden sonra ya da cümlede ortada olabileceği anlamına gelir. –Cut out (something) ya da Cut (something) out- Örnekte Maria, cut out fiilini, nesnelerden önce kullanıyor.
“I’ve cut out sugar, grains and processed foods.”
The object is: sugar, grains and processed foods.
Aşağıdaki cümlede ise nesneler “cut” ile “out” phrasal verb’ünün ortasında kullanılıyor.
“I’ve cut sugar, grains and processed foods out.”
Cut down on (something)
Maria ve Joe’nun kullanmayı tercih etmediği “cut down on”, aşağı yukarı “cut out” ile aynı anlamı taşır. Tek fark diğerinin 2, bunun ise 3 kelimeden oluşmasıdır.
“Kısmak” ya da “azaltmak” anlamlarına sahip olan “cut down on”, yukarıdaki diyalogda bir yiyeceği azaltmak için yediğiniz miktarın düşürülmesi olarak düşünülebilir.
“I’ve cut down on dairy to help lower my cholesterol.”
Cümledeki nesne olan “dairy” kelimesi, cut down on’dan sonra söylenir çünkü “cut down on” ayrılamaz phrasal fiilidir. Nesne, verb’ten sonra kullanılmalıdır.
Snack on (something)
Snack on: Bir şeyler atıştırmak, öğünler arasında az miktarda yemek anlamına gelir.
Geçen haftadan beri, Maria sağlıklı gıdalarla -ara öğünlerde- atıştırmalar yapıyor:
“Now, I snack on things like fruit or… nuts in between meals.”
“snack on”, cümle içerisinde ayrılmaz ifadedir. (Maria’nın da uzun bir süre ara öğünlerden ayrılamayacağı kesin!)
Give up (something) – Give (something) up
Give up, sahip olduğumuz, yaptığımız ya da kullandığımız bir şeyden vazgeçmek anlamına geliyor.
“Give up” fiili de birbirinden ayrılabilir kelimelerden oluşuyor yani ayrılabilir phrasal fiilidir.
Örneğimizde, Joe, “give up” fiilini, cümlede nesne olan “chocolate” kelimesinden önce kullanıyor:
“But, it would be impossible for me to give up chocolate for 30 days. Impossible.”
Eğer istersek bu phrasal verb’ü birbirinden ayırarak da kullanabiliriz:
“But, it would be impossible for me to give chocolate up for 30 days. Impossible.”
Eat out
Şimdi de, kolay bir phrasal verb hakkında konuşalım: eat out.
Eat out, “dışarıda yemek” ya da “bir restoranda yemek” anlamına gelir ve ayrılmaz ifadelerden biridir.
Fakat diette olan Marai’nın 30 gün boyunca böyle bir şansı yok! Bunu onun sözleri ile ifade edelim:
“But, this month, I can’t eat out much.”
Live on (something)
“Live on” yine cümle içindeki kullanımına göre farklı anlamlar içebilir. Yukarıdaki diyalogda -ile beslenmek gibi bir anlamı olduğunu söyleyebiliriz.
“We used to live on ramen noodles back in our college days! Remember?”
İki eski arkadaş, kolej günlerinde “noodle” yediklerini hatırlıyor!
“Live on” da ayrılmaz ifadedir. (Joe hala Japonların geleneksel yemeklerinin hayalini kurmaya devam ediyor.)
Pig out
Pig out on (something)
Ve sırada “pig out” var.
Pig out, bir seferinde çok fazla yemek anlamına gelir. Bu fiili, samimi ya da yakın arkadaşlarınızla kurduğunuz diyaloglarda kullanmak biraz daha uygun olabilir. Yukarıdaki diyaloga bakalım:
“Let’s pig out to celebrate!”
Burada Maria belirli bir yemekten bahsetmiyor.
Bu fiili bir nesne ile kullandığımızda, mutlaka nesnenin önüne “on” preposition’u eklememiz gerekiyor. Maria’nın sözünü ettiği spesifik yemek hakkındaki cümleyi okuyalım:
“Let’s pig out on pizza and noodles to celebrate.”
Sadece bu iki nesne için değil – pizza and noodles-, “pig out” ayrılamaz bir fill olarak nesnelerden sonra kullanılıyor.
Wolf down (something) – Wolf (something) down
“Wolf down” bir şeyi hızlı yemek anlamına geliyor.
Maria ve Joe’nun büyük bir pizza hakkındaki diyaloguna geri dönersek eğer:
“But, I remember when we used to wolf down huge pizzas in our dorm.”
Huge pizzas, bir nesnedir. Bu örnekte, “wolf down” fiilinden sonra kullanılmıştır ama ayrılabilir bir phrasal fiili olduğu için aşağıdaki gibi de kullanılabilir.
“But, I remember when we use to wolf huge pizzas down in our dorm.”
Tüm bu phrasal verb’ler ve diğerleri İngilizce pratik konuşma için oldukça önemlidir. Siz de kendi ilgi alanlarınıza göre örnek cümleler kurabilirsiniz.