Bu makalede dünyanın en popüler iki içeceği olan kahve ve çay hakkında konuşacağız.
Birçok insan sadık birer kahve tiryakisidir. Bazıları sabahları bir fincan kahve olmadan güne başlayamazlar ki buna da “Cup of Joe” derler. Bazıları ise kahve içmekten hoşlanmaz ve bunun yerine çayı tercih eder. Geriye kalanlar ise ikisini birden içer!
Hangisini tercih ederseniz edin, içinde “tea” ve “coffee” kelimelerinin geçtiği İngilizce deyimler günlük yaşamda oldukça işinize yarayacaktır.
Şimdi bu ilginç deyimlere birlikte göz atalım:
Genellikle oturma odasında “coffee table” dediğimiz bir masa durur. Bu masaya dünyanın hiçbir yerinde asla “tea table” denmez ki zaten böyle bir masa da yoktur! Hata kahvenin tadına bakmaktan nefret etseniz ve asla kahve fincanını bu masanın üzerine koymasanız dahi, evinizdeki masanın adı değişmez: “coffee table”.
Doğal olarak “coffee table”, büyük, pahalı ve bol resimli kitaplar için -bunun da İngilizce karşılığı “coffee-table books” olarak bilinir- en iyi yerdir. Bu büyük kitaplarda genellikle güzel resimler vardır ve insanları eğlendirmek ya da entelektüel izlenim yaratmak için kullanılır. Bu tür kitaplar oturma odasını ziyaret eden misafirlerin gözüne çarpan ilk şeydir. Birçok insan kitapları iletişim yolu olarak kullanır ki sizin de bildiğiniz gibi, bu tür şeyler hakkında konuşmak oldukça iyi bir sohbet başlangıcıdır.
Kahve, genellikle daha enerjik hissetmemize yardımcı olur. Aslında birçok insan kahveyi sabahları uyanmak için kullanır.
İşte, Ella Mae Morse 1953’lerde söylediği, kahveli nefis bir şarkı: “40 Cups of Coffee”
Pace the floor, stop and stare
I drink a cup of coffee and start pulling out my hair
I’m drinking forty cups of coffee
Forty cups of coffee
Forty cups of coffee, waiting for you…
Şimdi bir diğer deyimi inceleyelim:
“Wake up and smell the coffee!”
Bu deyimi durumu olduğu gibi kabul etmeyen insanlara söylüyoruz ki onlar pek de gerçekçi değildir. Ama gerçeklerle yüzleşmek zorundalar. Bu ifade daha çok çevresinde gerçekleşen olayların farkında olmayan kişilere söylenir. Tam olarak karşılığı olmasa da “Uyan da balığa gidelim!” gibi…
Karşınızdaki kişiye içinde bulunduğu durumu daha açık bir şekilde anlatmak istiyorsanız “get real” ya da “face facts” diyebilirsiniz. Bu iki deyim daha direkt bir anlatımdır. “Wake up and smell the coffee” ise, herhangi bir durumdan en son haberi olan birisi için, biraz daha yumuşak ve gülümseten bir söylemdir. “Get real” ve “face facts” ise daha ciddi durumlar için kullanılabilir.
Şimdi kahveden biraz uzaklaşıp, Binnie Hale’in 1937’de söylediği “I Like a Nice Cup of Tea” şarkısının sözlerine göz atalım:
I like a nice cup of tea in the morning
For to start the day you see
And at half past eleven
Well my idea of heaven
Is a nice cup of tea
Bir şeyden hoşlanıyorsanız ya da yaptığınız işte gerçekten iyi iseniz, bunun İngilizce deyim karşılığı “cup of tea” şeklindedir.
Fakat deyim, yıllar önce olumlu bir ifade olarak kullanılıyordu. Ancak bu günlerde bu ifadeyi olumsuz bir şekilde kullanıyoruz.
Eğer birisine “not your cup of tea” şeklinde bir şeyler söylüyorsanız, bu yapılan işin pek size ya da karşınızdakine göre olmadığının ya da işini beceremediğinin ifadesidir. Bu deyim içerisindeki “tea” kelimesi, yapmaktan hoşlanmadığınız ya da size göre olmadığını düşündüğünüz her şeyi ifade eder. Örneğin kamp yapmaktan hoşlanmıyor ya da iyi dans edemiyorsanız “not your cup of tea” kalıbını kullanabilirsiniz. Kahve içmekten hoşlanmıyorsanız örneğin, yine “not your cup of tea” kalıbını kullanabilirsiniz ki bu durumu oldukça eğlenceli bir şekilde açıklayan, yerinde bir deyim olacaktır.
Dünyada bazı yerler kahve ya da çaylarıyla tanınır. Örneğin Japonlar ve Çinliler çaylarıyla ünlüdür. Onların çay kültürü köklü ve geleneksel bir tarihe sahiptir. Bu makalede son deyimimiz de bu kültüre ait…
Birisine herhangi bir şeyi yapmaya isteksiz olduğunuzu söylemek istiyorsanız -ya da ödemeyi- “I wouldn’t do it for all the tea in China” deyimini kullanabilirsiniz. (Çünkü kaliteli bir Çin çayı çok pahalıdır!)
Bu ifade, basitçe abartılmış bir şekilde, “”No way! I won’t do it! I don’t care what you offer me!” demenin bir yoludur.
Yeni öğrendiğimiz çay ifadeleri ile birkaç örnek okuyalım:
A: Tomorrow night I’m going out to a spoken word event. Want to join me?
B: Spoken word? You mean like a poetry reading?
A: Yeah! It’s really awesome.
B: Um … no thanks. Spoken word really isn’t my cup of tea.
A: Oh. So, you probably won’t be interesting in going to a three-day Spoken Word Festival next month.
B: Not for all the tea in China.
A: So … that’s a no?
B: Yes. That’s a big N-O.