Aktör Tom Hanks, 1998 yılında gösterime giren “Saving Private Ryan” filminde Yüzbaşı Miller rolünü canlandırır. Yüzbaşı Miller, II. Dünya savaşında bir asker olarak katılmadan önce İngilizce öğretmeni olarak çalışmaktadır. Savaşın acımasızlığını anlatan filmin sahnelerinden birinde Yüzbaşı Miller cephede neler olduğunu şöyle anlatır.
“So I guess I’ve changed some. Sometimes I wonder if I’ve changed so much my wife is even gonna recognize me whenever it is I get back to her, and how I’ll ever be able to, to tell her about days like today.”
Bu paragraf, birisinin günlük konuşma dilinde kararsızlık ya da tereddüt (İngilizce olarak uncertainty kelimesini kullanıyoruz) içinde olduğu gösteren harika bir örnektir. İlk cümlede Miller, temel bir gramer yapısı kullanır: verb + a noun clause.
İsim cümleleri, isim olarak hareket eden kelime gruplarıdır. Genellikle “that” ya da “what” “such as” “where”, “when”, “why” ya da “what” ile başlayan bir kelimeyle cümle oluştururlar.
Örneğin:
I think that she is mad at me. – Bana kızgın olduğunu düşünüyorum.
I wonder where he went? – Acaba nereye gitti?
Bu örnekte, cümlenin ana bölümünde “I think” ve “I wonder” lelimeleri vardır. Bu filleri isim cümleleri takip eder: “that she is mad at me,” ve “where he went.”
Bu arada, “that” sözcüğü bu tür cümleciklerde herhangi bir anlam ifade etmediğinden sıklıkla kullanılmaz. “I think that she is mad at me,” şeklinde söylemek yerine, “I think she is mad at me,” olarak söylenebilir.
Showing Uncertainty with Verb + Noun Clause
Amerikalılar cümlede belirsizlik ya da tereddüt durumunu göstermek için sıklıkla verb + noun clause yapısını kullanırlar.
Verb (fiil) belirsizliği, noun clause ise cümledeki fikri gösterir.
Örneğin:
Excuse me, do you know when the last train leaves?
I think (that) the last train leaves at 7.
Bu örnekte, ikinci konuşmacı belirsizlik durumunu göstermek için “think” fiilini kullanır. İsim cümlesi ise, cümlenin ana fikri olan “the last train leaves at 7”dır.
Eğer birisi size, “I think the last train leaves at 7,” diyorsa, “Excuse me, do you know when the last train leaves?” sorusunu muhtemelen başka birine daha sormanız gerekir. Çünkü hiç kimse belirsiz bilgilere dayanarak seyahat planları yapmak istemez.
Konuşmacılar fikirlerini basit bir cümle ile belirterek kesinlik gösterirlerse, genellikle verb + noun clause yapısını kullanılmaz.
Tren hakkındaki konuşmaya geri dönelim. İkinci konuşmacı nasıl daha net bir cevap verebilirdi?
Excuse me, do you know when the last train leaves?
The last train leaves at 7.
Common uncertainty verbs – Genel belirsizlik fiilleri
Amerikalılar genellikle üç belirsizlik fiili kullanırlar:
Bu filler “think,” “believe,” ve “guess”dir.
Think and Believe
Amerikalılar “think” fiilini genellikle present ve past tense olarak kullanırlar.
“Think” bazı belirsizlik miktarlarını gösterir, ancak gösterdiği belirsizlik seviyesi konuşmacılar arasında değişir.
How can you tell how uncertain a person might be? – Bir kişinin ne kadar belirsiz bilgi verdiğini (ya da yorum yaptığını) nasıl anlayabilirsiniz? Böyle bir durumla karşılaştığınızda konuştuğunuz ya da soru sorduğunu kişinin belirsizlik derecesini anlamak için ses tonuna dikkat etmeniz gerekir.
Örneğin:
I think (that) the bank is open today.
I think (that) the bank is open today.
Cümlelerin her ikisi de aynıdır. Ancak bu iki cümledeki belirsizlik derecesini konuşmacının ses tonu ile ayırt etmeniz mümkün olabilir.
Günlük konuşmalarda sıklıkla kullandığımız “think” ile “believe” kelimeleri arasında anlam yakınlığı vardır. Sadece “believe” daha az ve daha resmi kullanımlarda tercih edilir.
Yani, “I think the last train leaves at 7” yerine, “I believe the last train leaves at 7.” diyebilirsiniz. Her iki cümlenin anlamları birbirine çok yakındır ve benzer oranda belirsizlik gösterirler.
Bir kez daha söylemek gerekirse, konuşmacının ses tonu, belirsizlik hakkında (Son trenin saat kaçta kalktığı) size kesin bilgi verecektir.
Guess
Genel kullanımda dördüncü belirsiz fiil “guess”dir. “Guess”, Amerikan İngilizcesinde çok yaygın olarak kullanılmakla birlikte British İngilizcesinde daha az kullanılır.
Amerikalılar neredeyse her zaman “guess”, fiilini sıklıkla “I guess” olarak kullanırlar. Bu ifade de belirsizliği gösterir ancak konuşmacıya ait iddianın muhtemelen kanıtlara dayandığını söyler.
Örneğin:
He was smiling as he walked out the front door. I guess he got some good news!
Bu örnekte, ilk cümle durum hakkında bazı bilgiler verir. İkinci cümlede ise, konuşmacı ilk cümledeki bilgilere dayanarak belirsiz bir ifade kullanır.
Tekrar “Saving Private Ryan” filmdeki Yüzbaşı Miller’ın sahnesine dönelim. Buradaki cümle, günlük konuşma dilindeki “guess” fiilinin belirsizlik durumu için nasıl kullanıldığını gösterir. Hatırlayalım: Kaptan Miller şu satırları söylemeden önce öğretmen olmaktan bahsediyordu:
“So I guess I’ve changed some. Sometimes I wonder if I’ve changed so much my wife is even gonna recognize me whenever it is I get back to her, and how I’ll ever be able to, to tell her about days like today.”
Miller ilk cümlede, , “I guess I’ve changed some.” der. Bir zamanlar öğretmen olmasına karşın şu anda bir askerdir ve eskiye göre hayatının ne kadar değiştiğini düşünmekte ve belki de, kendisinin çok fazla değiştiğini kabul etmek istememektedir.
What can you do? – Peki, siz ne yapabilirsiniz?
Bir dahaki sefere bir film seyrederken veya bir Amerikalıyla (ya da İngilizce konuşan birisiyle) sohbet ederken, belirsizlik örneklerini dinlemeye çalışın. Filmdeki karakterlerin ya da sohbet ettiğiniz kişinin veya arkadaşınızın belirsizlik ifadesini nasıl kullandığı anlamaya çalışın. Arkadaşınız belirsizliği ifade etmek için verb + noun clause yapısını mı yoksa farklı bir gramer yapısını mı kullandı?