Aktör Sean Connery, 1964 yapımı aksiyon filmi Goldfinger’da İngiliz gizli ajanı James Bond rolüyle karşımıza çıkar. Bond, ya da Gizli Ajan 007, tercih ettiği içeceği ile ünlüdür: Bir martini! İçkisinin her zaman aynı şekilde hazırlanması ister. Filmdeki kısa diyaloğa birlikte göz atalım:
Can I do something for you, Mr. Bond?
Just a drink. A martini. Shaken, not stirred.
Bu makalede, İngilizce gramer yapısı içindeki bu tür kelimeleri öğreneceğiz ve kısa cümle ya da cevapların günlük yaşamda nasıl kullandıklarını göreceğiz. Öyleyse tanımlarla başlayalım:
Complete sentences and incomplete sentences
Eğer bir cümlede özne ve yüklem kullanıyorsa, bu cümleyi “complete sentence” olarak düşünebiliriz. Sizin de bildiğiniz gibi bir cümlede yüklem, özne hakkında bilgi verir. Örneğin, “James Bond likes to order martinis,” cümlesinde, özne James Bond’tur ve yüklenici cümle (yüklem) ise “likes to order martinis.”dir. Bu durumda yüklem ya da yüklenici cümlecik bize Bond hakkında bilgi verir.
Yazılı olarak, eksiksiz cümleler kullanmaya dikkat etmelisiniz. Bununla birlikte, konuşurken öznesi ya da yüklemi olmayan cümleler kurabilirsiniz.
Tamamlanmamış cümleler (özne ya da yüklemi olmayan cümleler) gramer yapısı olarak yanlış değildir. Bir diğer deyişle, diyaloglarda genellikle bu tür gramer kurallarına dikkat edilmez. Bunun yerine, kişiler bazı kelimeleri kullanmazlar çünkü diyaloglarda cümle eksik dahi olsa anlamını kaybetmez.
Şimdi, “incomplete sentence”ları, “Minimal Responses” ve “Short Answers” olmak üzere iki başlık altında inceleyelim.
1.Minimal responses
Minimal responses, konuşmacıların, soru ya da diğerlerini yanıtlamak için kullandıkları basit sözcük veya ifadelerdir. Bu cümlelerde özne, fiil ya da diğer önemli kelimecikler yoktur. Amerikalılar genelde iki amaç için minimal kelimecikler kullanır: bir şeye onay vermek ya da nazik ve saygılı cevaplar vermek.
Zorlu bir testi yüksek bir not alarak kazandığınızı düşünün. Bu durumda arkadaşınız size aşağıdaki gibi cevap verecektir:
I got an A on my test!
Nice!
Burada, arkadaşınız, sizin durumunuza yorum yapmak için “nice” kelimesini kullanır. Arkadaşınızın özne ya da yüklemi kullanmamasının nedeni, cevabının konuşma içerisinde anlaşılmasıdır.
Bu tür kelimeler ve ifadeler arasında “good” “good job” “great” “nice” ve “nice work” sayılabilir.
Bu terimlerin tümü benzer anlamlara sahiptir. Bununla birlikte, bazıları diğerlerinden daha güçlü ifadelerdir. Az önce duyduğunuz örneğe tekrar bakalım:
I got an A on my test!
Nice!
Konuşmacı “nice” kelimesinin yerine “good job”, “great job” kelimelerini de kullanabilirdi. “Great job”, “good job” kelimesinden çok daha etkili bir cevaptır.
Minimal responses can give a polite response
Amerikalılar, konuşmalar sırasında nazik, ancak gayri resmidirler. Bu tür kullanımlara en yaygın örnekler arasında “no problem”, “no worries”, “sorry” ve “thanks” sayılabilir. Yol tarifini sorduğunuz birisine bu yardımından dolayı teşekkür ediyorsunuz. Duyduğunuz cevaba dikkat edin!
Thanks.
No problem.
Bir başkası ise “no problem” yerine, “no worries” şeklinde daha gayri resmi bir cevap verebilirdi.
Her iki durumda da, konuşmacının cevabı uzun bir cümlenin yerini tutar. Örneğin konuşmacı, “I was happy to be able to help you out.” şeklinde de cevap verebilirdi. “No problem” ise, bu uzun cümleyle aynı ifadeye sahip kısa ve kibar cevaptır.
2.Short answers:
Kısa cevaplar, ikinci “incomplete sentence” türüdür. Kısa cevaplarda, konuşmacılar özneleri, fiilleri veya açıklamaları kullanmazlar. Genellikle cümlenin ilk kullanılan kelimeleri eksiktir ve konuşmacılar bu kelimeleri tekrarlamaz.
Yolda yürürken yanınızdan geçen birisine caddeye en yakın bankanın nerede olduğunu sorduğunuzu düşünün. Bu soru karşısında şöyle bir cevap alabilirsiniz:
Where is the nearest bank?
Right over there.
Örnekte, konuşmacı cümlenin öznesini ve fiilini atlar. Eğer isterse, “Right over there” yerine, “The nearest bank is right over there.” diyebilirdi.
Eğer konuşmacı “right over there,” diyorsa, bu, bankanın size çok yakın olduğu anlamındadır – muhtemelen görebileceğiniz bir uzaklıkta!- Pek çok durumda, konuşmacılar eliyle bankanın yönünü göstermek için işaret ederler.
Şimdi, makalenin başında okuduğunuz diyalogu düşünün:
Can I do something for you, Mr. Bond?
Just a drink: A martini. Shaken, not stirred.
Bu örnekte, James Bond da aynı kısa yanıt tipini kullanır: Cevapta özne ve fiil yoktur. Bond isteseydi, “I would like a drink: A martini. I want you to shake it, but please do not stir it.” cevabını da verebilirdi. Bu konuşma şekli çok daha ayrıntılı, daha uzun ve kibardır. Fakat James Bond’un kişiliğine uygun değildir. O asla, çok kibar ve konuşkan birisi değildir.