İngilizce eğitimi aldığınız okuldan sokağa çıktığınızda -ki biz buna gerçek dünya diyoruz- öğrendiğiniz dili nasıl kullanacağınızı merak ediyor musunuz? İngilizce öğrenmek, kelime dağarcığını ve grameri gözden geçirmek ve aklınıza yerleştirmekten başka bir şey değildir. Aslında İngilizce öğrenmek, dili nasıl kullanacağınızı ve başkalarının dili nasıl kullandığını kavramaktır. Bir dili öğrenmenin en doğal yolu ya da yöntemi onu yaşamaktır ve bu yöntem, az önce sözünü ettiğimiz her iki durum için size yardımcı olacaktır.
Bununla birlikte yaşayarak öğrenmek, sadece dil becerilerinizi geliştirmenize katkı sunmakla kalmaz, aynı zamanda öğrenmeyi eğlenceli hale getirir. Bu yöntemin bir başka güzel tarafı ise öğrenmeyi kolaylaştırmasıdır. Nasıl konuşacağınızı bilmek, motivasyonu artırıcı bir etkileşimdir. Örneğin yemekle ilgili kelimeleri öğrenirken sıkılıyorsanız, bu tür kelimeleri İngilizce TV kanallarındaki yemek programlarını izleyerek öğrenebilirsiniz. Ya da, bütün bir günü sınıfta gramerle geçirmek yerine, İngilizce öğretmeninizle farklı konular hakkında sohbet edebilirsiniz. Böylece dili yaşamaya başlayacaksınız. Bu da İngilizce öğrenme hedefiniz ne olursa olsun size ciddi katkılar sağlayacaktır.
İngilizceyi yaşayarak öğrenmek, dilin kültürüne katılmanın da bir yoludur. Günlük hayatınıza İngilizceyi katmak için İngilizce filmler izleyebilir, kitaplar okuyabilir ya da yurt dışına kısa seyahatler yapabilirsiniz. Biraz iddialı olsa da, İngilizce konuşulan bir ülkeye ya da çoğunluğun İngilizce dilini kullandığı bir bölgeye de taşınabilirsiniz. Böylece, dili düzenli ve kesintisiz olarak duyabilir ve tabii yaşayabilirsiniz. Gerçek hayattaki dili birebir yaşamanız, ders kitaplarının ve alıştırmaların ötesinde, öğrenmenizi geliştirmenize yardımcı olacaktır.
Dili yaşamak için başka bir ülkeye seyahat etmek zorunda mısınız?
Seyahat etmek kesinlikle yardımcı olur, ama hayır, herhangi bir yere gitmeye ihtiyacınız yok! Kendi ülkenizi terk etmeden de İngilizceyi hayatınızın bir parçası haline getirebilirsiniz. Örneğin İnternet, çalışma masanızdan ayrılmada bütün dünyayı dolaşmanızı sağlar. Eğer Youtube erişimine sahipseniz, dünyanın her yerini gezebilir, görebilir ve uzun saatler boyunca İngilizce programları izleyebilirsiniz. Kısacası, İngilizceyi yaşamınızın bir parçası haline getirmek için evinizi terk etmenize gerek yok. (Fakat yine de İngilizce konuşulan bir ülkeye seyahat etme şansınız varsa bunu sakın kaçırmayın! Şurası açık ki, hiçbir öğrenme biçimi, ana dili İngilizce olan birisinin yanında olmaktan daha fazla öğrenmenize yardımcı olamaz.)
Elbette, İngilizce kurslar gramer derslerinde dilin yapısını öğrenmek için gereklidir. Ancak dünyanın farklı yerlerinde konuşulan her dilin, kendine özgü benzersiz bir sözcük dağarcığı ve telaffuzu vardır. İngilizceyi ders sınıfının dışına çıkarmak -ya da taşımak ve yaşamak- iş ya da akademik kariyeriniz ve hedefiniz ne olursa olsun size katkıda bulunacaktır.
Çocuklar gibi öğrenin!
İngilizce çok çeşitli kültüre sahip bir dildir. İngilizcenizi kullanmayı hedeflediğiniz alanda, kısa süre sonra kültürel hayatı da yaşamaya başlarsınız. Örneğin, Avustralya’da yaşamayı planlıyorsanız, Avustralya’daki televizyon kanallarını izlemeyi ya da Avustralya yemek tarifleri pişirmeyi deneyebilirsiniz. Yerel dillere alışmak tamamen yeni bir dili öğrenmek gibidir. Siz de böyle davranabilirsiniz, dili bir yerli gibi öğrenebilirsiniz. Çünkü her ülkenin yerlileri en doğal dili, yani konuşma dilini kullanır. Dil eğitmenleri gramer konusunda titizlense de, çoğu insan her zaman mükemmel bir dil bilgisine sahip değildir. İngilizce dil bilgisi karmaşıktır, hatta ana dili İngilizce olanlar için bile kolay değildir. (Yirmi dört saat İngilizce konuşsalar dahi!) Bu da, dili bir çocuk gibi öğreneceksiniz demektir. Kurallar yok! Alıştırmalar yok! Sadece günlük hayatta kullandığını doğal diyaloglar ve duyduğunuz kelimeler var! Bu arada akıcı konuşmak için de çok çaba sarf etmek gerekiyor. Elbette bu, bir gecede olmaz. Unutmayın ki öğrenmek sabır işidir.